LOADING

Type to search

DEVASIZ BİR DERT: TÜRK SİYASİ KÜLTÜRÜ (1)

GB Geo-Blog

DEVASIZ BİR DERT: TÜRK SİYASİ KÜLTÜRÜ (1)

Türkiye’nin siyasi atmosferi yarın ne olacağını tahmin etmeyi bile imkansız kılan bir belirsizlik içindeyken geleceğe dair iki varsayımda bulunalım. Diyelim ki 2010 Temmuz’unda yapılacak bir referandumla, AKP üst yönetiminin de umduğu gibi, anayasa değişikliği paketi 60-65% civarı bir oyla kabul edilmiş olsun, HSYK ve Anayasa Mahkemesi paketin öngördüğü gibi şekillensin ve kapatılma tehdidi AKP’nin gündeminden çıksın. Bir adım daha ileri gidelim. 2011 yılı Mayıs ayında genel seçimler yapılsın ve AKP, gözlemcileri şaşırtarak, 40-45% arası bir oy almış ve mecliste tek başına hükümet kuracak çoğunluğunu korumuş olsun. Cevap aramaya başlamamız gereken soru şu: O gün geldiğinde Türkiye bugüne kıyasla daha yönetilebilir ülke mi olacak? 2006 yılı sonunda cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarıyla birlikte içine düştüğümüz siyasi kriz sona erecek mi? Referandum ve seçim sisteme güven tazeleyecek, bize umut verecek mi?

Bu sorulara olumlu cevap vermek ne yazık ki çok güç. Türkiye’nin son üç yıldır yaşadığı siyasi kriz aslında bir meşruiyet krizidir. Seçmenler ortaya yakın ama AKP’ye meyleden bir noktadan ikiye bölünmüş ve toplum 1950’lerden bu yana rastlanmamış bir biçimde iktidar partisinin taraftarları ve düşmanları olarak ayrışmış görünmektedir. Türk iç politikası Başbakan Erdoğan’ın dış politikada şiar edindiği kazan-kazan prensibinin tam tersine, mutlak kazananlar ve mutlak kaybedenlerin olduğu, üstelik kaybedenlerin sisteme duydukları inancın sarsıldığı bir dönemden geçmektedir. Toplum olarak üzerinde uzlaştığımız değerlerin sayısı hızla azalmaktadır.

Din-devlet ilişkisi, ordunun siyasetteki rolü, Kürt açılımı, demokratikleşme, siyasette şeffaflık ve parti içi demokrasi gibi öncelikli meselelerimizde toplumsal mutabakat asgari miktarda sağlanmadıkça her geçen gün daha da içine yuvarlandığımız bu siyasi krizden çıkamayacağız. Mutabakatı sağlamanın demokrasilerdeki yöntemi seçmeni temsil eden siyasetçilerin görüşmesi ve uzlaşmasıdır. Referanduma ve seçime giden yolda kontrollü gerginlik politikası safları sıklaştırabilir, belki oyları da arttırabilir, ancak krizi sonlandıramaz. “Referandumda 60% desteğimiz var” diyen siyasetçilerin geçen üç yıla bakarak 40%’ın da bir rejimi kilitlemeye yeteceğini görmeleri gerekmez miydi?

The opinions expressed in this blog are personal and do not necessarily reflect the views of Global Brief or the Glendon School of Public and International Affairs.

Bu blogda dile getirilen görüşler kişiseldir ve Global Brief yahut Glendon School of Public and International Affairs’in görüşlerini yansıtmamaktadır.

Categories:

Leave a Comment

Next Up